Karanlık Şehirlerden Kurtulmak
Şehir planlaması, son yüzyılın yükselen değeridir. pekiyi şehirler planlanırken doğanın katli engelleniyor mu? Hangi şehir doğa dostu ve enerji tasarrufunu en ön planda tutuyor? Doğa bizim için ne ifade ediyor?
Aslında 21.yüzyıl bize bir alanda olduğu gibi bu alanda da benzersiz teknolojileri sunuyor. Her geçen gün bozulan dünya ekosistemini kurtarmak için ısı yalıtımı yaparak, çevreye verdiğimiz zararı yarıdan fazla azaltabiliyoruz.
Ne mutlu ki, biz Kale Yapı Yalıtım olarak sektörümüzün gereği; ısı yalıtımı uygulamaları ile dünyamızın korunmasına fayda sağlarken, daha yeşil bir çevre ve aydınlık bir gökyüzü için yatırım yapıyoruz.
Neden Yok Olalım?
Karanlık şehirler, 20.yüzyılnı başında Amerikalıların ortaya çıkardığı bir yapı stratejisi idi. New York, Chicago, Detroit gibi doğu ve kuzey şehirlerinde, çok katlı yapılaşma öyle benimsenmişti ki, Amerika bayrağından sonra gökdelenleri ile anılan bir ülke haline geldi. Ancak, bu düzen bir süre sonra onların dahi hoşuna gitmemeye başladı ve şehirlerin bu silüetinin hemen arkasında küçük şehircikler kurulmaya başlandı. Hemen her Amerikan mega kentinin dışında banliyöler yer alır ve insanlar şehrin içerisine daha ziyade iş maksadıyla girerler. Sahip oldukları yüzey alanını ferahça kullanmak dururken, yaşam alanlarını dar alanlara hapsetmek Amerikalıların pek de hoşuna giden bir durum değildir.
Ancak tabii bu şekilde yapılaşmak zorunda olan ülkeler de söz konusudur. Örneğin; Japonya, çok ciddi bir nüfusa karşılık, oldukça kısıtlı bir alana sahiptir ki, Hong Kong gibi ada ülkelerinde de durum hemen hemen aynıdır. Bu ülkelerde dahi, mümkün olduğunca yaşam alanları değil, ticari alanlar yüksek yapılara inşa edilir. Japonlar da Amerikalılar gibi şehrin dışındaki geleneksel evlerinde yaşamayı, her şeye rağmen tercih ederler.
Nefes Almak Zorlaşıyor
Karanlık şehir kavramının en içler acısı tablosu ise Çin’de görülecektir. Dünyanın en kalabalık ülkesinde oldukça düşük gelirlerle hayatta kalmaya çalışan milyarlarca insan, hava kirliliğinin hat safhada olduğu, birbirine yapışık gökdelenler içerisinde güneşi görmeden bir ömür geçirmek durumunadır. İnsan yaşantısına oldukça ters bu durumun sürdürülebilirliği pek çok otorite tarafından reddedilir ki, bu şekilde yaşamaktansa, herhangi bir güney Amerika ülkesinde sokakta yaşamak daha elverişlidir tezi, günümüzde sıkça dillendirilir.
Ülkemizde ise batıya olan hayranlık mıdır, yoksa başka bir sebebi var mıdır bilinmez, hiçbir alan problemi olmamasına karşın, onlarca katlı yapılar bir araya getirilip, karanlık şehirler inşa etmek için her türlü çaba harcanır. Hemen hiçbir şehrimizde, yeni banliyölerin inşa edilmesine engel olarak bir coğrafya söz konusu değildir ki, bu şekilde yapılaşan şehirlerde ne altyapı sorunu ne de trafik gibi sorunların yaşanmayacağı net bir gerçektir.
Şehir plancıların önerileri ışığında inşa edilecek şehirler, insan doğasına uygun, güzel görünüme sahip ve yaşanabilir şehirlerin inşasına yardımcı olur. Bilime güvenip, politik kararlar yerine uzman görüşüne itibar edilmesinin vakti gelmiştir.